Bu Blogda Ara

27 Ekim 2016 Perşembe

TÜRKİYE İÇİN FAALİYET PROGRAMI - SINIF SAVAŞI

TEK YOL

 DEVRİM!





Sınıf Savaşı'nın (Uluslararası Devrimci Komünist Eğilim'in Türkiye ayağı [RCIT] ) Türkiye için faaliyet programı.

Dünyamıza baktığımız zaman karşımıza her yerde aynı problem çıkmakta. Kimileri emeklerini sömürürken milyonlarca insan sırtları kırılırcasına çalışıyor. Bankalar her geçen gün giderek zenginlenirken, çalışan aileler borçlarını ödeyemiyor. Silah satanlar kanı paraya dönüştürürken, savaş binlerce, on binlerce yaşamı alıyor. Güçlü ülkeler giderek zenginleşip, güçlenirken; fakir ülkeler giderek fakirleşiyor. Güçlüler medyaya sahipken, hükümeti kontrol ederken, generallerle yataktayken; demokratik haklar kitlelerden alınıyor. Zenginler golf sahalarını sularken, karalar küresel ısınmadan ötürü kuraklaşıyor.
Bu delilik bizim kaderimiz değil, bu beşeridir ve diğer insan çıkışlı problemler gibi bu da değiştirilebilir. Geçtiğimiz on yılda gayet net bir şekilde gördük ki dünyadaki bu kötülük yükseliyor ve şayet fakir ve işçi kitlelerince durdurulamazsa giderek de yükselecek.
RCIT'li yoldaşlarıyla beraber Dördüncü Blok içinde bulunduğumuz sistemi insanlara hizmet eden bir sisteme dönüştürmek için savaşıyor. Biz bugün kendisini hangi renge boyamış olsun bir kapitalizm altında yaşıyoruz. Kapitalizm ister demokrasi, ister sekülerizm, ister İslamizm, hatta isterse sosyal demokrasi maskesini giysin; halk yığınlarının gerçekten söz hakkı olmadığı sürece, ekonomi işçi sınıfının elinde olmadığı sürece hiç bir şey değişmez. Kapitalizm toplumumuzu sınıflara ayırır. Bir yanda bankaların, büyük şirketlerin, medyanın sahibi kapitalistler, diğer tarafta ise neredeyse tüm serveti ürettikleri halde çalıştıkları yerin sahibi olmayan işçi sınıfı. Aradaki sınıflar olarak köylü ve orta sınıf(doktorlar, hukukçular, küçük dükkan sahipleri, mühendisler vs.) giderek çözüldü, işçi sınıfına ve giderek büyüyen işsizler ve fakirler ordusuna doğru bastırıldı. Ekonomiyi durdurabilirliklerinden dolayı, hem şehirlerde hem de fabrikalardaki, işyerlerindeki merkeziyetlerinden dolayı ve üzerine kaygılanacakları bir dükkanları, arazileri olmadığından dolayı işçi sınıfı mütemadiyen tek devrimci sınıftır.
Biz bu işçilere ve fakirlere yaşamaya değer bir gelecek vermeyen bu sistemi devirmek için savaşıyoruz. Parazit gibi yaşayıp kendilerini zenginliği için çalışanların değil, insanların zenginliği için çalışanların yönetimde olduğu bir sistem getirmek istiyoruz. Bu uğruna savaştığımız sistem sosyalizmdir. Sosyalizm ezilenlere azami demokratik haklar tanıyacak, ekonomi fakirin yararına organize edilecek ve insanoğlunun tüm başarılarını kaynaştıracaktır. Lakin sosyalizm kendiliğinden gelmeyecektir. Ağaçta yetişmiş bir elma gibi elimize düşmesini bekleyemeyiz, o elma alınmalıdır. Aynı ademoğlunun tarihinde yer alan herhangi başarıda olduğu gibi, güçlü tarafından verilmez ama ezilmişler tarafından savaşılarak alınmalıdır. Böyle bir sistemin başarılabilmesi için işçi sınıfını güce getirecek bir organizasyonlanmaya gitmemiz gereklidir. Böyle bir organizasyon toplumun tutarsız gelişimini ve içindeki çeşitli politik güçleri anlamalıdır. Devrimciler için her durumda doğru taktikleri verebilmeli ve gelen sancılardan devrimci bir parti yaratmalıdır. Bizim geniş halk kitleleriyle daha içli dışlı olan sınıfımızdan her türlü baskıya karşı gelebilen bir parti. İşte Dördüncü Blok böyle bir parti yaratmayı amaçlar.


I. Dünyada Türkiye

Türkiye kapitalist bir ülkedir. Burjuvasi ise bölgesel güc olmaya calisiyor. Fakat faaliyet alani, die USA, EU, Rußland und China gibi dogu bölgelerini egemenlikleri altina almis ülkeler tarafindan sinirlaniyor. Türkiye'nin yönetici kesimi bölgesel güç olarak kabul görülmek istiyor ama bu proje bu bölgede ve tüm dünyada giderek artan istikrarsızlık yüzünden her geçen gün daha da olasılıksız gözüküyor. Şayet gerçekçi bir durum olsaydı bile işçiler ve ezilenler, kendilerini istismar edecek ve küçük milletleri yağmalayacak olan bu projeden kazanacakları hiçbir şey yoktur.

Yönetici kesimin bu hareketleri, Akp'nin polis diktatörlüğü kurmaya çalışması ve komşu ülkelerin istikrarsız durumu bizim ülkemizin istikrarsızlaşmasına da muazzam derecede katkı sağlıyor. Bu durum hem devrimciler hem de halk düşmanları için büyük fırsatlar yaratıyor. İşçiler ve ezilenler emperyalist büyük güçlerden tam manasıyla özgürlük sağlayacak bir devrim için mücadele etmelidirler. Biz bir emperyalist üsse karşı olan başka emperyalistlerle çalışamayız veyahut onlara destek veremeyiz. Biz bölgedeki tüm insanların tam manasıyla özgür olması, dış ülkelerin hükmünden ve baskısından tamamen çıkması için mücadele ediyoruz. Friedrich Engels'in yazdığı şu ünlü söze tabiiyiz : "Başka ulusları ezen bir ulus özgür değildir."

II. Kahrolsun Kapitalist Partiler

Kapitalist sınıf tamamen homojen bir sınıf değildir. Çeşitli kanatları ve politik fraksiyonları vardır. aralarındaki ihtilaf da büyük ölçüde işçi sınıfından en çok nasıl yararlanabilecekleri üzerinedir. Kapitalist partiler en liberalden -sınıf savaşını pasifize etmenin en iyi yöntemini limitli demokratik özgürlükler tanımak olarak görenler- açıkça terörist olan ve insanların iradesini güç kullanarak kırmak isteyen faşist kanada kadar gidebilirler. Devrimcilerin kapitalist fraksiyonları ayırmasındaki sebep herhangi birine karşı bir sempati besliyor olması değil, onların arasındaki çatışmaları işçilerin yararına kullanmak ve devletin nereye doğru gittiği daha iyi anlamak içindir.

AKP

AKP alışılagelen bir kapitalist parti değildir. AKP bir takım güçler ve politik hedefler arasında bir denge oyunu oynamaya çalışıyor. AKP hem Türk kapitalistlerin merkez kısımlarınca hem de ABD ve AB emperyalizmi tarafından güvenilmez bulunuyor. Bu güvenilmezlik demek değildir ki AKP ilerici bir role bürünmüş. AKP bu kesimlerce güvenilmez bulunuyor çünkü arkasında belli bir popüler destek var. Bu destek de destekçi kitlenin zamanında yıllar boyu NATO emperyalizminin itaatkar bir enstrumanı olan ordu tarafından zulme uğramaları, AKP'nin az da olsa antiemperyalist bir dil kullanması( amma lakin aynı zamanda da büyük emperyalist güçleri ve planlarını desteklemişlerdir.) ve Türkiye'nin 2000lerdeki ekonomik büyüyüşünün AKP'ye bağlı görülmesiyle ilişkilidir. Biz AKP'yi kapitalist, islamist, irticai bir populist bonapartist parti olarak görüyoruz. AKP populer kitlelerce oldukça zengin bir destek almasına rağmen -özellikle de taşradaki ve şehirdeki fakir kesim- politikası sıkı bir şekilde irticadır. Erdoğan'ın esas hedefi bonapartist bir polis devleti kurmaktır. Bu demektir ki kendisini yönetici sınıfa " ulusun kurtarıcısı " olarak göstererek çatışan sınıflar ve politik fraksiyonlar üzerinde diktatöri bir biçimde denge kurmasını sağlıyor. Aynı durumu uluslararası düzeye de elde etmek istiyor. Türkiye'yi ABD, AB, Rusya, İsrail gibi değişik emperyalist devletler ve Suudi Arabistan, İran gibi bölgesel güçler arasında denge kuran, göreceli bir özgürlükte olan, bölgesel bir güç yapmak istiyor.
Bu durum batı emperyalizminin ve Türk ordusu içindeki Nato generalleri bölümünün AKP hükümetine karşı düşmanlığının temel sebebidir. Dördüncü Blok 15 Temmuz gecesi olduğu gibi AKP'yi büyük emperyalist güçlere ve generallere karşı savunur. Eğer ki ordu bir daha kitlelere saldırmaya çalışırsa biz sokaklarda AKP destekçileriyle birlikte çarpışıyor olacağız. Fakat AKP'nin irticai politikalarına hiçbir zaman destek vermemeliyiz. Devrimcilerin ana görevi işçileri ve fakir kesimi AKP etkisinden kurtarmak olmalıdır. Bunun için AKP'ye karşı partinin burjuvazi başkanlığı ile alt tabakasındaki işçi, fakir kesimi ayırabilecek sosyal ve demokratik talepler sunmalıyız.
AKP'nin politikalarını tabi ki de eleştirmeliyiz ama bunu AKP'ye "faşist" diye kara çalan bir bağnaz solcu kafasında yapmamalıyız. AKP ve Erdoğan faşist değildir. Onlara karşı politik bir sempati beslediğimizden değil; politik düşmanlarımızı tanımamızın, onlara karşı kara çalmak adına en radikal politik terimi kullanmaktan daha önemli gördüğümüz için böyle bir sav ortaya atıyoruz. Faşizm işçi hareketi elebaşlarını ve ezilen insanları fiziksel olarak imha etmek isteyen, aynı zamanda da tüm demokratik hakları yok etmeyi amaçlayan spesifik bir politik harekettir. Erdoğan toplama kampları olmaksızın bir başkanlı, diktatoral polis devleti kurmayı istiyor.

CHP ve KEMALİZM

CHP Türk kapitalistlerinin ve NATO generallerinin geleneksel partisidir. Biz sıkı Kemalizmin sıkı gerici ideolojisine karşı politik mücadeleye girişmeliyiz. Türkiye'nin kuruluşunda Kemalizm sıkı gericiliğe dönüşebilmek için kararsız bir rol oynadı. 1920lerin başlarında Kemalizm Türkiye'yi büyük güçler kendi arasında parçalamasın diye bürokratik-milli bir mukavemet göstermiştir. Sovyetler Birliği ve devrimciler Kemal Paşa tarafından girişilen bu anti-emperyalist mukavemeti ve yaptığı reformları desteklemiştir. Aynı zamanda politik hürriyetlerini korumuş ve bu anti emperyalist-devrimci kuvvetleri güçlendirmeye çalışmışlardır. 1920lerde ise Kemalizm'in ters ve gerici tarafı ulusal azınlıklara yaptığı baskılarla ve komünistlere yaptığı zulümlerle daha da belirgin olmuştur. O zamandan sonra da Kemalizm büyük emperyalist güçlere karşı gelmekten vazgeçmiş ve onlar için sadık bir bekçi olmuştur.
CHP'nin en büyük destekçisi şehirlerde yaşayan Türk liberal orta-sınıftır. AKP'nin zıttı olarak CHP işçi kitleleriyle veyahut şehir ve taşradaki fakirlerle neredeyse hiçbir doğal bağlantısı yoktur. Lakin CHP itiraz ettiği vakit, CHP destekçilerinin aynı 2013'de Gezi Protestoları gibi meşru demokratik protestolara katılabilme olasılıkları var. Bu tip durumlarda devrimciler CHP veya Kemalizmle herhangi politik bloklaşmaya karşıdır. Lakin demokratik haklar için sokaklarda, sıradan CHP destekçileriyle beraber mücadele verebiliriz. Devrimciler CHP'ye karşı AKP tarafından yapılan tüm anti demokratik saldırılara karşı CHP'yi korur ama aynı zamanda da CHP'nin demokrasiye değil askeri yönetime sempatisi olan bir parti olduğunu da göz önünde bulundurur.
Biz CHP'nin sekülerizme gösterdiği ehemmiyeti hiçbir şekilde ilerici olarak görmüyoruz. Onların sekülerizmi türbanlı bacılarımızı aşağılamak için bahane olarak kullanıldı. Devrimcilerin sekülerizmi her zaman zengine karşı yöneltilmiştir ve diğer dinlerin özgürlüğüne karışmadığı sürece tüm dinlere eşit, azami özgürlük verir.

MHP

MHP faşist cephe partisidir. MHP ezilenleri kendi müşkülatlarından sorumlu tutan öfkeli, gerici orta sınıfı temsil eder. Devrimciler bu faşistlere karşı sokaklarda mücadele etmelidirler ve kinlerini yayabilecekleri herhangi bir platformları olmadığından emin olabilmek için gerekeni yapmalıdırlar. Biz MHP'nin faşist çetelerine karşı mücadele edebilecek duruma gelebilmeleri için işçileri ve ezilenleri hazırlamalıyız.
MHP AKP'nin bonapartist projesine sokakları insanlardan temizleyerek ve parlamentoda destek çıkarak yardımcı oluyor. MHP kendini başa geçen kapitalist partiler için kullanışlı bir saldırı köpeği olarak takdim etmek istiyorlar.

III. Yaşasın Devrimci Saf - Reformizme Hayır

Bu zaman kadar işçi sınıf ve ezilenlerle fakirlerin güce gelememiş olmalarının temel sebebi bu sınıfın devrimci olmayan önderliklerce yanlış yönlendirilmesidir. Eğer devrim yapmak istiyorsak sınıfın içindeki devrimci olmayan güçleri ve onların zayıflıklarını anlayabilen hakiki bir devrimci organizasyon kurmalıyız.
HDP

HDP muhtelif politik güçlerin ittifakını temsil ediyor. HDP reformist popülist küçük burjuvazi parti olarak karakterize edilebilir. Kademelerine bazı Kürt kapitalistleri olmasına karşın Hdp'nin en baskın yönü takipçilerinin çoğunlukla işçi ve köylü/çiftçi olmasıdır. HDP açıkça reformist bir politika sergiliyor. Bu demektir ki HDP ne kapitalizme ne de Türk militarizmine karşı devrimci bir tutumla savaşmıyor ve şunu da anlamıyorlar ki ancak devrimle gelen bir işçi sınıfının ezilenler ve fakirlerle birlikte kurduğu yönetim bu devranı döndürebilir.
HDP'nin reformist başkanlığına ve elektoralizmine karşı güçlü bir eleştirimiz olduğu halde onların kitleler içindeki destek aldığı kesimi biliyoruz ve devrimciler bundan dolayı onlara karşı taleplerini belirtmelidirler. Biz onları sınıf savaşının içine ve demokratik haklar için, sosyal başarılar için, Kürt halkının bağısızlığı için tutarlı bir hale çekmeye çalışıyoruz. Devrimciler HDP'yi her türlü devlet baskısına; İslamcı, faşist saldırılara karşı korumalıdır.Lakin aynı zamanda politik olarak onların emperyalist yanlısı başkanlıklarına ve popular safa (yani işçi teşkilatlarının birleşik safı ve kapitalist sınıfın kapitalistlere tabii işçi teşkilatları kanadı) entegre olmaya çalışmalarına da karşı çıkmalıyız. Eğer ki HDP kapitalist bir partiyle bloklaşarak hükümete gelirse biz HDP'den bunu bozmasını isteriz, -ve HDP yeterince güçlüyse - güce işçilerin ve ezilenlerin topyekün seferberliğine ve milislerle gelmelidir. Müşahhasın her durumunda belirlenmesi durumuyla HDP için tenkitçi oy desteği sağlayabiliriz. Tenkitçi oy desteği kitleleri partiyi seçmeye çağırıp lakin kitlelere reformistden radikale populist partinin sınıf mücadelesinde oynadığı haince rol için de uyarırız. Başkanlığına onu sola itecek taleplerde bulunuruz. HDP'nin alt tabakasına " Liderlerinizi güce hakimken sınayın ve devrimin özgürlük için tek yol olduğunu anlayacaksınız, eğer hala bize güvenmiyorsanız buyurun kendiniz görün " deriz.

PKK, Gerillacılık ve APOculuk

PKK sol kanat milliyetçi, küçük burjuvacı, gerillacı partisidir. Türkiye ve Kürdistan'daki devrimciler Kürtlerin kendi devletlerinin olmasını da içine alarak kendi haklarını tayin haklarını savunur. Bu hususta kanlarını ve azimlerini ortaya koyan savaşçıların çoğunluğu PKK/PYD/PJAK'ın Apocu liderlerini takip ediyorlar. Biz devrimciler olarak ezilenlerin özgürleştirilmesi için canlarını verenleri, hangi parti veya ideolojiyi savunduklarına bakmaksızın tebcil ederiz. Biz kendi halkını özgürleştirmek çabalarken için kurban edilen sayısız Kürt işçi ve köylüsüne saygı duyarız.
Lakin aynı zamanda biz PKK'nın yanlış taktiklerine ve uzlaşmacı-reformist liderliğine de karşı çıkmalıyız. 2015 yılına kadar PKK liderleri bayat bir anlaşma için tüm silahlarını Türkiye'ye bırakmaya yelteniyordu. Bu silahlar asker veya faşist güçlere karşı Kürtleri korumak için lazımdı. Marxist devrimciler olarak biliyoruz ki işçi sınıfının özgürlük mücadelelerinde ve toplumda merkezi bir yeri vardır. Bu sebepten tüm ezilenlerin mücadelesi ezilen kitleden uzakta, dağlarda değil şehirlerde, mahallelerde ve iş yerlerinde olmalıdır. Eğer ki sınıfımızın ve ezilenlerin özgürleştirilmesini gözetiyorsak bizim işçiler ve kasabalarda, mahallelerde, iş yerlerinde seçilen halk konseylerince yönetilen yeni bir toplum kurmamız lazımdır. Hiç bir parti işçi sınıfı ve konseyleri yerine geçemez. Sınıfımız sadece biz devrim yapıp gücü elimize aldığımız zaman özgürlük elde edebilir.
Böyle bir devrim izole kalmayarak er ya da geç diğer ülkelere ve giderek tüm dünyaya yayılmalıdır. Sosyalizm mülkün kıtlığına değil bolluğuna dayanan bir sistemdir. Ekonomi ancak dünya ölçeğinde bolluk yaratabilir, bundan ötürü dünyanın bir kısmında özgür bir toplum kurup diğer yerlere de bunu canla başla aktarmamak tehlikeli bir illüzyondur. Bize lazım olan diğer ezilenlere yapılan adaletsizlikle de meşgul olan birleşik bir özgürlük hareketidir, ulus bazlılık devrimci değildir.
Buna ek olarak PKK/PYD/PJAK'ın liderliği emperyalizmle flört etmeye açıklar. Irak'ı istila eden Amerikan kuvvetlerine hiç karşılık verdiler değil ayrıca kendilerini İran'ı istikrarsızlaştırmak adına Amerikan emperyalizmine bir araç olarak sunmaya çalıştılar. Bugün PYD/YPG ABD, AB ve Rus emperyalizminden Suriye ve Irak'daki çeşitli İslamist rakiplerine karşı destek alıyor. Ayrıca PYD/YPG Rus ve Amerikan ordularına havalimanları vermeye de açıktır. Bu stratejiyle Arap kitleyi arkalarına almak bir yana dursun, kendilerini emperyalizmin erlerine dönüştürüyorlar. Biz tüm emperyalist üslerden bağımsız bir özgürlük için mücadele etmeliyiz. (Bu demek değildir ki politik şartlarla bağlı değillerse devrimciler onlardan silah alamamalı.) Yine de devrimciler PKK/PYD/PJAK'ı her türlü gerici saldırılara karşı korumalıdır. Polislerce, orduca, faşistlerce, İslamistlerce yapılması fark etmez. PKK'ya taleplerimizi bildirmeliyiz aynı zamanda Kürdistanda hakiki bir devrimci partinin kuruluşunu savunmalıyız. Lakin devrimciler PKK ile birlikte sokaklarda, barikatlarda beraber çarpışıp birleşmiş bir saf kurmaya çalışır, özellikle iş yerlerinde ve mahallelerde.

Bireysel Terörizm

Biz bireysel terörizme özgürlük mücadelesinde zayıf ve üretken olmamasından ötürü karşıyız. Sadece karşı değil hatta araçları(ordu, polis, yüksek görevliler vs.) bastırmaya yönelik değil de sivillere yönelikse kınarız da. Milliyetçi TAK veya Stalinist DHKP-C gibi örgütlerce kullanılan bireysel terörizm devrimcileri kitlelerden izole ediyor. Devlete ve baskılarına karşı savaşmalıyız fakat bu en azından işçi ve ezilenlerin elebaşlarıyca anlaşılan sebeplere dayandırılarak yapılmalıdır. Biz faaliyetlerimizin( politik pozisyonumuzun değil) bizi sınıfımızdan ayırmamasına özen göstermeliyiz.

Stalinizm

Stalinizm Ekim 1917'de işçi ve köylülerin Rusyada kontrolü ele alıp tarihin ilk sosyalist devrimini gerçekleştirip işçi kurdukları işçi devletinin varlığını (yozlaştırıp) boğmuş reformizmin özel bir formudur. Devrim izole kaldığı ve sadece işçileri -ekonomide kale-, gelişmemiş ülke işçilerini kazanabildi, demokrasi hakim olamadı. İmtiyazlı bir bürokrasi kökleri devlet ve parti araçları içinde olmak üzere en baskın teşhis ile geldi, Stalin. Stalin işçi ve köylü üzerine bir diktatörlük inşa etti ve komünizmin devrimci ilkelerini bürokrasi politikalarına daha uygun olur hale getirmek suretiyle değiştirdi. İşçi sınıfı üzerine yenilgiler komünist politikada dalalet yolana saplandı. Bolşeviklerin dünya devrimi politikası Stalin'in "tek ülkede sosyalizm" doktriniyle değiştirildi. Fakir ülkelerdeki işçi ve köylülere güç tanıma stratejisinin yerini devrimin milli demokratik basamağı aldı ve işçi demokrasisi Stalinist tek parti yönetimi oldu. On binlerce iyi devrimciler Staline karşı devrimci bir yaklaşım göstermeye çalışırken öldürüldü.
Devrimci komünistler Stalinizmin gölgelemelerine muhalefet oldular, hiçbiri de kapitalizmi atamadı ve işçi sınıfını güce getiremedi.En iyi olarak kapitalizmi olağandışı koşullarda feshedebildi (kitlelerden sola büyük baskılar, dejenere işçi devleti, büyük emperyalizm tehlikesi) ama bürokratik polis devletini beraberinde getirerek. Sovyetler çöküp Çin bürokrasisi de kapitalizmi bürokratik bir şekilde geri getirdiğinden beri Stalinist bir partinin yönetici sınıfa ve emperyalizme karşı gelip bir işçi devleti kurması (devrimci demokratik işçi devleti bir yana) ekarte edilmiştir.
Sadece Lenin ve Troçki'nin geleneklerine bağlı Devrimci Komünizm ilkeleri sürekli devrimci bir parti kurmaya muktedirdir. Böyle bir parti işçilerin ve fakirlerin güçlerini kullanabileceği bir konsey demokrasisi kurmaya çalışır. Tüm Stalinistler kapitalizmin bir kesimiyle "popular saflar" kurmaya açıktırlar. Ne sebepten veya ne zaman kurulmuş olunsalar bu popular saf denemeleri göstermiştir ki onlar sadece devrimci işçileri tutabilmek için bahanelerdir. Eğer işçi sınıfını burjuvaziye veya onun bir fraksiyonuna tabii kılarsak sosyalizm için savaşmak imkansızdır.
Aynı Lenin ve Troçki'nin dediği gibi biz devrimci komünistler "demokratik", "yeni demokratik" veya "milli demokratik" bir devrim basamağı için savaşmıyoruz. Bizim sınıfımız eğer ki fakir köylüleri veya şehir fakirleriyle ittifak halinde güce gelirse devrimin çeşitli demokratik veya ulusal görevlerini kalıcı bir biçimde çözebilir. Kapitalizmi koruyan ve kapitalistlerin hala güçte kalmasını sağlayan devrimin bir safhası için savaşma onlara zaman kazandırmaktır ve sadece sosyalizme değil devrimin demokratik ve ulusal yönlerine de ihanettir. Güney Afrika'da eğer işçiler kendilerini hükümeti devirmemek için kısıtlarlarsa kapitalizmin onlara neler verebileceğini görüyoruz,. "Demokratik" kapitalizm Apartheid den gelen sosyal dengesizliği çözebilmiş değildir, madenlerin çok uluslu şirketlerce yağmalanması çözebilmiş değildir, herhangi reform yapmak istememektedir ve kitlelere demokratik haklar tanımamaktadır. Sadece işçi sınıfının yönetimi bunları halledebilir. Sürekli devrimin arkasındaki mantık budur. Önce gücü kazanmaya başlayacağız, demokratik problemler ve ulusal özgürlük meselelerinin çözüldüğünden emin olacağız ve aynı zamanda sosyalist ölçüler koyacağız.

Merkezcilik

Reformizm ve devrimcilik arasında bocalayan tüm güçleri merkezci olarak tanımlıyoruz. Sadece sürekli devrimci bir partinin kurulu olması bizim sınıfımıza özgürlük kazandırır. Tarih göstermiştir ki - eğer kitlelerce ittirilse - merkezcilik sol meyillidir, bazı durumlarda güce karışmaksızın aldatıcı bir devrimci görünüme girerler. Devrimci Komünistlerin görevi ise merkeziyetçilerin tabanına bizim teoride ve pratikte onlardan ne farkımız olduğunu göstermek ve niçin bizim saflarımızda mücadele etmeleri gerektiklerini anlatmaktır.

IV. Devrimci Faaliyet için Program

Bu programda Türkiye'de devrimci değişim için önerilerimizi sereceğiz. Toplumumuzu işçi ve ezilenlerden yana çevirmek isteyen savaşçılar için somut cevaplar sunmaya çalışacak. İşçi olarak yaşadığımız problemlerden başlamaya çalışıp halklar olarak ve hatta bir insan olarak yaşadığımız problemlere inerek oradan sosyalist bir geleceğe çevrileceğiz. Devrimci Faaliyet programı yönü her daim sosyalizmi göstermesi gereken bir pusuladır, dogma değildir ve esnek ama prensipli olmalıdır.

1. Demokratik Hakları Savun

Demokratik hakların savunulması ve diktatör polis devleti ve hatta ordu diktatörlüğünün kurulumuna karşı koymak Türkiye'deki ezilenlerin ve işçilerin verdiği politik mücadelede takındığı esas tavırdır. Devrimciler ne kadar küçük ve kısıtlı olursa olsun kitlelerin menfaati için her demokratik hakkı korumalıdırlar. Biz kapsamlı demokratik haklar için mücadele ediyoruz ama biliyoruz ki ezilenlerin ve işçilerin olan gerçek demokrasiye de ancak kapitalizm onun güçlü anti demokratik yönüyle kaldırıldığı vakit ulaşabiliriz.
-Belli başlı demokratik haklar için - konuşma özgürlüğü, toplanma ve protesto özgürlüğü, neyin basılıp basılamayacağına karışılmaması. -
- Olağanüstü hale hayır! "Terörle mücadele" için ve vatandaşları gözetim altında tutan tüm yasalara hayır!
-Tüm politik suçlular bırakılsın!
-Tüm gizli servisler, özel askeri ve polis kuvvetleri feshedilsin ! İşçi ve Kürt hareketi kontrolündeki bir komite tarafından kendi halkına kumpas kurmaya çalışan, özellikle Kürt bölgelerinde kitlelere karşı suç işlemiş olan ordudaki generaller ve polis kuvvetlerindeki görevliler arındırılsın!
- Demokratik olmayan "Cumhurbaşkanlığı" feshedilsin!

- Yargıçlar seçilmeli ve mahkemelerde juriler olmalı! (juri üyeleri işçi sınıfı içinden seçilmeli)
- MHP'li faşist cephelilere demokratik platformda yer yok ! Bu tehlikeye kaşı halkın kendini koruması lazımdır, onları sokaklarda işçilerin ve ezilenlerin girişeceği geniş bir anti faşist hareket seferberliğiyle alt etmeliyiz!
- HDP vekillerinin dokunulmazlığı geri verilsin ! %10 barajı kalkmalı, politik bir parti TBMM'de temsilci tutturabilecek kadar oy almışsa TBMM'ye girebilmelidir. (Bu tüm geçerli oyların550'ye bölünmesi demektir.)
- Halk komiteleri ve militanların olacağı devrimci bir kurucu meclis olmalıdır. BU kurucu meclis işçilerin ve fakir kesimin menfaatine bir anayasa hazırlamalıdır.

2.İşçi Hakları İçin

Biz devrimci işçiler olarak daha iyi yaşam koşulları ve sınıfımızın gerek ekonomik gerek politik alanda daha güçlü hale gelmesi için savaşıyoruz. Eğer iş dışında organize olabilir ve çalışabilirsek daha iyi bir gelecek inşa edebiliriz. Toplumumuzdaki tüm ürünleri ve zenginliği yapan bizleriz, bundan dolayı bu zenginliğin ne için kullanıldığına da kara vermek hakkımızdır.
- Daha kabul edilebilir maaşlar almalıyız! Asgari ücret 2500 TL olmalıdır! İşçilere haftada 40 saat, yılda 20 gün tatil verilmelidir! İş yeri hakları ve güvenliği azami derecede olmalıdır!
- Zengin ve yabanı kapitalistlerce finansörlüğü üstlenilecek, işçi ve fakir sınıfların azami derecede istifade edebileceği halk sağlığı hizmetleri, eğitim ve emeklilik ücretleri olmalıdır!
- Zenginler tarafından finanse edilecek olan işsizliği bitirmek için kamu programları olmalıdır ! Haydi okul, sosyal konutlar ve yollar yapalım. İşçileri sosyal programlara aktarın !
- İşçiler merkezi endüstriyi kontrol ediyorlar! (limanlar, kamu taşımacılığı, fabrikalar, madenler vs) Patronlar tarafından kapatılan tüm işyerleri işçiler tarafından işletilmeye devam edilmeleri ve tüm borçları silinmelidir!
- Tüm çok uluslu şirketler işçilerin idaresinde ulusallaştırılmalı! Böyle şirketlerce sahip olunan yerler fakir köylüler arasında dağıtılmalıdır!
- Tüm bankalar çalışanlarının kontrolünde olacak bir merkez bankası olmalıdırlar!
- Paralarını vergi cennetinde saklayan herkesin zenginliği kamulaştırılsın ! 20 Milyon TL den daha fazla zenginliği olanların zenginliği kamulaştırılmalıdır!
- Tüm borçlar silinsin ! Finans köpeklerine milyonlar ödemeye devam etmeyeceğiz!

3. Militan, Demokratik İşçi Sendikaları İçin

İşçiler için daha iyi bir gelecek adına savaşılmasında ana araçlardan birisi de sendikalardır. Lakin sendikalar parçalanmış ve bürokratik olarak organize olmuşlardır. Sendika liderleri işçilerle ilişiğini kesmiştir, onlar tabanlarının hayat koşularını daha iyi yapmaktansa devletle ilişkileri iyi tutmaya bakıyorlar. Devrimciler tüm sendikaların bir merkezi sendikada birleşmesi ve onun içinden de devrimci bir fraksiyon kurmak adına savaşırlar. Biz sendikaların hem küçük bile olsa işçileri ekonomik ve politik talepleri için hem de işçileri sosyalist bir geleceğe hazırlaması, organize etmesini istiyoruz. Aynı zamanda sendikalar DİSK'in yaptığı gibi genel grev sloganlarıyla oynamamalıdırlar. Biz durum gerektirdiği zaman genel grevi destekliyoruz. Harcın içine böyle kışkırtıcı bir şey karıştırılması sadece işçi sınıfı bunu uygulayabilecekse mantıklıdır. Eğer durum bunu gerektirmiyorsa ve işçi sınıfı bizim çağırımızı desteklemiyorsa sınıf dengesini kendimize doğru çekemeyiz. Daha çok genel grevin patlayıcı yapısını törpülemiş oluruz böyle yapmakla.
- Herhangi sendika görevlisi normal bir işçi ne kadar maaş alıyorsa o kadar almalıdır!
- Genç, kadın, Kürt işçileri de dahil ederek küçük işyerlerinde organize için girişken olmalıyız!
- Düzenli olarak bir araya gelen ve kendileri için temsilci seçebilen taban komiteleri her iş yerlerinde olmalıdırlar!
- Sendikalar patronlardan ve devletten bağımsız olmalıdırlar ! Sınıf savaşında kendini kanıtlamış, çevresince sevilen sıradan işçiler sendikalardaki bürokratik liderlerin yerine gelmelidirler!

4.Tüm İnsanlara Özgürlük

Türkiye'deki politik ana politik durumun birisi de Türk devletinin, faşistlerin, kapitalistlerin baskılarına karşı Kürt işçi ve köylülerinin direnmesidir. Kürdistan'daki ve Türkiye'deki devrimciler Kürt halkının bağımsızlığına şartsız destekçidir.Fakat bu bağımsızlığın yolu da bölgedeki tüm ezilenlerin enternasyonal bir mücadelesidir, Kürt milliyetçiliğinin emperyalizmle flört etmesi değildir. Ülkedeki tüm ulusal, dini azınlıkların özgürleştirilmesi taraftarıyız. Lazlara, Gürcülere, Araplara, Romenlere, Ermenilere, Azerilere, Tatarlara ulusal ve demokratik haklar! Alevilere, Şialara, Sufilere, Hristiyanlara, Yahudilere eşit dini haklar, Müslümanlara "seküler" ayrımcılığa hayır! (Okullardaki, kamudaki, üniversitelerdeki türban yasağı) Sosyalizm ve dine inanmak herhangi aykırılık yaratmaz, eğer işçi sınıfı iktidara gelirse bizler dinini yaşayan kimseyi kısıtlamayacağız ve onlara azami dini özgürlük tanıyacağız.
Biz devrimciler olarak 1915'deki Ermeni soykırımını tanımıyoruz. Esasen devrimciler bu sefer ona karşı mücadele ediyor. Devrimciler olarak her türlü bağnaz ve milliyetçi saldırıya karşı savaşıyoruz. Lakin Batı emperyalizminin soykırımı gündemi olarak kullanmasına karşıyız. Alman emperyalizmi toplu katliamların güçlü bir şekilde içindeydi. Şimdi Alman emperyalizmi Türkiye'ye baskı kurmak amacıyla Ermeni soykırımını tanıyor ama Herero ve Namaka halklarına yapılan soykırımdan yaptıkları soykırım hususunda çenelerini kapalı tutuyorlar. Biz ve Alman devrimcileri böyle bir iki yüzlülüğe karşıyız.
- Kürt kardeşlerimize karşı yapılan devlet terörizmi dursun! Türk ordusu, polisi ve gizli servisi Kürt bölgelerini terk etsin!
- Tüm ulusal azınlıklar için özyönetim ve bölgesel otonomi verilsin!
- Kürt kardeşlerimizi saldırılara ve baskılara karşı korumalıyız!
- Konuşulan tüm diller okullarda ve üniversitelerde öğretilmelidir ! Ulus azınlıkları korumak adına bulundukları yerde eğitim iki dille yapılmalıdır.
- Tüm insanlara azami ulusal haklar! Hiçbir ulusun bayramlarına ve geleneklerine diğerlerinin özgürlüğünü kısıtlamak şekilde olduğu sürece karışılmayacak!
- Tüm dinlere azami özgürlük! Herhangi bir dinin uygulanmasına karışılmayacak! Lakin din ve devlet işleri ayrı olacak ve belli bir dine kamu finansından destek sağlanmayacak.
- Kürt bölgelerinde referandum olacak! Bu referandumda Kürtlere Türkiye'den ayrılmak isteyip istemedikler ve ya otonom olup olmak istemedikler sorulacak. Biz bu akan kanı durduracak bu referandumu talep ediyoruz!
-İşçilerin ve köylülerin yönettiği bir Kürdistan!
- Türkiye'deki ve tüm bölgedeki insanlar için dayanışma! Orta Doğu'nun hür sosyalist devleti için! Sadece böyle bir federasyonla baskıları yenebiliriz!

5.Kadınlara ve Gençlere Eşit Haklar

Kadınlar ve gençler sınıfımızın aşırı sömürülen spesifik kesimidir. Kadınlar neredeyse insanlığın varoluşundan beri sistematik olarak eziliyorlar. Bu onlara özgürlük mücadelesinde önemli bir rol biçiyor ve biz adaletin onlara hizmet ettiğinden emin olmalıyız. Ayrıca eşcinsellerin ve cinsi azınlıkların uğradığı zulüme karşı mücadele etmeliyiz. Devrimin saflarında adaletsizliğe yer yoktur.
- Eşit işe eşit maaş verilmeli !
- Devrimci bir eğitim reformu gelmelidir! Tüm çocuklara eğitim ücretsiz olmalıdır! İşçi sınıfının çocukları için üniversite açılmasının mücadelesi verilmelidir!
- Çocuklu kadınların çalışabilmesi veya okuyabilmesi için dini eğitimden uzak, kamusal anasınıfları ve günlük bakım verilmelidir!
- Kadınlara karşı şiddete hayır! Kadınlar tarafından yönetilen kadın sığınma evleri kurulmalı!
- Herkes için eczanelerde, doktorlarda, hastanelerde mevcut ücretsiz doğum kontrol!
- Kürtaj kadının kararıdır! Kürtaj yaptırmak isteyenlere karşı tüm kısıtlamalara hayır! (kocanın veya ailenin rızası veya neden belirtme) Kürtajlar güvenilir olmalıdır!

6.Fakir Köylü ve Tüm Fakirlerin Hakları İçin

İşçi sınıfı tüm ezilenler ve fakirler için savaşır. Fakir köylü, şehirdeki fakirler ve küçük dükkan sahipleri devrimden istifade edecek olup işçi sınıfının dostudur. Ezilenleri ve fakirleri programımızın etrafında toplamak işçi sınıfı temelli bir devrimci parti kurarken bizim görevimizdir.
- Evsizler ve kötü durumda yaşayanlar için kamu evleri kurulmalıdır!
- Devlet küçük dükkan sahipleri ve köylüler için ucuz krediler vermelidir.
- Büyük toprak sahiplerinin toprakları fakir köylü arasında bölüştürülmelidir! Organize köylü komitelerince reformlar yapılmalıdır!
- Su tarım için adil ve demokratik bir yolla köylü komitelerince dağıtılmalıdır!

7. Enternasyonal Dayanışma İçin; Kahrolsun Emperyalizm

Bizim sınıfımız, işçi sınıfı enternasyoneldir; sınırlarla bölünemez. Tüm işçiler dünya çapında emperyalizm ve kapitalizmin yenilmesi görüşündedir. Tüm dünyada ezilen kitlelerin baş düşmanı emperyalist ülkelerin yöneticileri ve onların uşağı olan yarı sömürge devletlerdir. Kapitalizmi ve ezilenlerin, işçilerin yönetme mücadelesi birbirinden ayrılamaz. Biri diğerinin başarısı için elzemdir. Herhangi bir ülkede emperyalizme karşı elde edilen bir zafer tüm dünya genelinde ezilenlerin elde ettiği bir zaferdir.
Geçtiğimiz on yıllarda Çin ve Rusya'nı emperyalist büyük güçler olarak yükselişine şahit olduk. ABD emperyalizminin gerilemesi böyle bir olaya kapı açtı. Biz devrimcinin herhangi bir emperyalist güce destek vermemsi prensibinin arkasında duruyoruz; hiçbir emperyalist blok veya güç diğerinden daha az gerici değildir. İşçi sınıfının görevi batıda ve doğuda mücadelemizi emperyalist güçlerden çözmektir.
- Militarizme hayır! Türkiye NATO'dan çıksın! Tüm yabancı askerler atılsın ve ABD, AB emperyalizmlerince kullanılan üsler kapatılsın!
- Hiçbir emperyalist saldırıya destek veya yataklık yok! Aparteid devlet İsrail ile tüm ekonomik ve askeri ilişkiler acilen kesilmelidir!
- Emperyalist Avrupa Birliğine katılınılmayacak!
- Emperyalist savaşlara hayır! Suriye ve Irak'a ABD,AB,Rus müdahalesine hayır!
- Rojava'yı IŞİD, Türk ordusu ve emperyalizme karşı korumalıyız!
- İşçi ve fakirler için özgür Çeçenistan!
- Arap Baharıyla dayanışma! Esad ve emperyalizme karşı Suriye devrimini savunuyoruz ama burjuva ve İslamist liderliğe hayır! Filistin'deki İntifada için zafer! Siyonist Aparteid rejim kırılsın, anti Siyonist Yahudiler ile dayanışma! Yemen'i Suudi saldırganlığına karşı savunuruz! Mısır'da General Sisi'ye karşıyız, Arap dünyasından krallar ve diktatörler atılmalıdır! Kahrolsun mezhepçilik! Halk kitleleri IŞİD'i yenmelidir.
- Avrupa'daki işçiler ve göçmenler için zafer! Kemer sıkmaya mücadelelerine karşı Yunan işçileriyle omuz omuza beraberiz! Kahrolsun Avrupa'daki Müslüman göçmenlere ırkçılık ve Türk şovenizmi!
- Açlık ve savaştan kaçan mültecilerle dayanışma! Sınırları açın! Avrupa'daki Türk göçmenlere tam eşitlik! Nerede çalışacağımıza veya yaşayacağımıza biz kara veririz, kapitalist devletler değil!

8. Devrime Giden Yol

Yaşanacak bir geleceğin tek yolu kapitalizmi sosyalist devrimle atmaktır. Sosyalist devrim toplumun tüm ezilen ve fakir tabakasına haklarını verecek ve milliyetçi tehdidi süpürecek, gerçek dayanışma ve özgürlük getirecektir. Sosyalizm insan kitlelerinin katılımı ve azami demokratik haklar tabanlı kurulacaktır, Stalin'in kurduğu tutucu diktatörlük gibi olmayacaktır. Lakin bunu başarabilmek için savaşmalıyız. Büyük güçler, yönetici sınıf, ordu veya polis bir kenara çekilip kitlelerin onların ayrıcalıklarını kırmasını ve toplumu değiştirmesini izlemeyeceklerdir. Tüm imkanlarıyla saldıracaklardır ve bu şiddeti durdurabilecek olan ezilenlerin organizesi, silahlılığı ve adanmışlığı olacaktır, zalimlerin vicdanı değil.
- İşçi ve ezilenlerden milisler kurulacak! Hizmet edenler mahallelerde seçilecek ve eğer yanlış hareket ederlerse geri alınacaklardır!
- Bireysel terörizm veya gerillacılığa hayır! Sosyalist devrim silahlı kitlelerin genel grevle birlikte ayaklanmasıdır, izole faaliyetler değil! Sosyalizme parlamenter yol yoktur!
- İşçi, köylü, fakirler ve gençlerden oluşan konsüllerce(sovyet) hükümet oluşturulmalıdır. Bu konsüller iş yerlerinde, kasabalarda, mahallelerde kurulmalıdır; ezilenlerin düzenli olarak temsilcilerini seçtikler demokratik kitle toplantılarına dayanmalılardır. Gelecekteki bir işçi devletinde yönetici normal işçiden farklı ayrıcalıklara sahip olmayacaktır. Güçlerini kötüye kullandıkları zaman veya yanlış temsil yaptıkları zaman işçilerin temsilcileri görevlerinde alınabilirler.
- Yaşasın Orta Doğu ve Avrupa'da işçi ve köylülerin sosyalist cumhuriyeti! Yaşasın dünya devrimi!

9. Hakiki Devrimci Parti Kurulmalıdır

Devrimler gelir geçer ama başarılı devrimler yapılırlar! Küçük komplocu topluluklarca değil de politik bilinçli kitlelerce. Kitleler eğitilmeli ve yönlendirilmelidir, bizim kapitalist basının yalanlarına ve ordunun, polisin silahlarına karşı koyabilecek güce ihtiyacımız var. Bu güç devrimci dünya partisidir!
Biz RCIT'nin Türkiye ayağı olan Dördüncü Blok olarak hem vatanımızda hem de dünyada böyle bir parti kurmaya kendimizi adadık. Bu süreç sadece konuşmayla değil ezilen kitlelerin ve diğer devrimcilerin birleşik mücadelesiyle ilerler. Bu mücadelede kendi partimizi kurmalıyız. Tüm ciddi devrimcileri geçen yılların sınıf mücadelesiyle alakadar derslerini dinlemeye ve kendi konsüllerini kurmaya çağırıyoruz. Biz tarikatçılığı ve oportünizmi reddeden hakiki bir devrimci saf birleştirmeye mücadele ediyoruz.
Hakiki devrimci bir parti HDP veya SYRIZA gibi çok köklü birlikler değildir, doğal ve açık bir programın temelinde bir güçtür. Devrimci parti işçi sınıfında özellikle de en fakir ve ezilen yerlerinde yerleşecektir. İçinde demokratik tartışmalar olacak, dışına da demir gibi olan disiplinini gösterecektir.
Devrimci bir parti kuralım! Yeni devrimci parti 5. Enternasyonal için!

Sosyalizmsiz gelecek olmaz!

Devrimsiz sosyalizm gelmez!

Devrimci partisiz devrim yapılamaz!