TEK YOL
DEVRİM!
Sınıf Savaşı'nın (Uluslararası
Devrimci Komünist Eğilim'in Türkiye ayağı [RCIT] ) Türkiye için
faaliyet programı.
Dünyamıza baktığımız zaman
karşımıza her yerde aynı problem çıkmakta. Kimileri emeklerini
sömürürken milyonlarca insan sırtları kırılırcasına
çalışıyor. Bankalar her geçen gün giderek zenginlenirken,
çalışan aileler borçlarını ödeyemiyor. Silah satanlar kanı
paraya dönüştürürken, savaş binlerce, on binlerce yaşamı
alıyor. Güçlü ülkeler giderek zenginleşip, güçlenirken; fakir
ülkeler giderek fakirleşiyor. Güçlüler medyaya sahipken,
hükümeti kontrol ederken, generallerle yataktayken; demokratik
haklar kitlelerden alınıyor. Zenginler golf sahalarını sularken,
karalar küresel ısınmadan ötürü kuraklaşıyor.
Bu delilik bizim kaderimiz değil, bu
beşeridir ve diğer insan çıkışlı problemler gibi bu da
değiştirilebilir. Geçtiğimiz on yılda gayet net bir şekilde
gördük ki dünyadaki bu kötülük yükseliyor ve şayet fakir ve
işçi kitlelerince durdurulamazsa giderek de yükselecek.
RCIT'li yoldaşlarıyla beraber
Dördüncü Blok içinde bulunduğumuz sistemi insanlara hizmet eden
bir sisteme dönüştürmek için savaşıyor. Biz bugün kendisini
hangi renge boyamış olsun bir kapitalizm altında yaşıyoruz.
Kapitalizm ister demokrasi, ister sekülerizm, ister İslamizm, hatta
isterse sosyal demokrasi maskesini giysin; halk yığınlarının
gerçekten söz hakkı olmadığı sürece, ekonomi işçi sınıfının
elinde olmadığı sürece hiç bir şey değişmez. Kapitalizm
toplumumuzu sınıflara ayırır. Bir yanda bankaların, büyük
şirketlerin, medyanın sahibi kapitalistler, diğer tarafta ise
neredeyse tüm serveti ürettikleri halde çalıştıkları yerin
sahibi olmayan işçi sınıfı. Aradaki sınıflar olarak köylü ve
orta sınıf(doktorlar, hukukçular, küçük dükkan sahipleri,
mühendisler vs.) giderek çözüldü, işçi sınıfına ve giderek
büyüyen işsizler ve fakirler ordusuna doğru bastırıldı.
Ekonomiyi durdurabilirliklerinden dolayı, hem şehirlerde hem de
fabrikalardaki, işyerlerindeki merkeziyetlerinden dolayı ve
üzerine kaygılanacakları bir dükkanları, arazileri olmadığından
dolayı işçi sınıfı mütemadiyen tek devrimci sınıftır.
Biz bu işçilere ve fakirlere yaşamaya
değer bir gelecek vermeyen bu sistemi devirmek için savaşıyoruz.
Parazit gibi yaşayıp kendilerini zenginliği için çalışanların
değil, insanların zenginliği için çalışanların yönetimde
olduğu bir sistem getirmek istiyoruz. Bu uğruna savaştığımız
sistem sosyalizmdir. Sosyalizm ezilenlere azami demokratik haklar
tanıyacak, ekonomi fakirin yararına organize edilecek ve
insanoğlunun tüm başarılarını kaynaştıracaktır. Lakin
sosyalizm kendiliğinden gelmeyecektir. Ağaçta yetişmiş bir elma
gibi elimize düşmesini bekleyemeyiz, o elma alınmalıdır. Aynı
ademoğlunun tarihinde yer alan herhangi başarıda olduğu gibi,
güçlü tarafından verilmez ama ezilmişler tarafından savaşılarak
alınmalıdır. Böyle bir sistemin başarılabilmesi için işçi
sınıfını güce getirecek bir organizasyonlanmaya gitmemiz
gereklidir. Böyle bir organizasyon toplumun tutarsız gelişimini ve
içindeki çeşitli politik güçleri anlamalıdır. Devrimciler için
her durumda doğru taktikleri verebilmeli ve gelen sancılardan
devrimci bir parti yaratmalıdır. Bizim geniş halk kitleleriyle
daha içli dışlı olan sınıfımızdan her türlü baskıya karşı
gelebilen bir parti. İşte Dördüncü Blok böyle bir parti
yaratmayı amaçlar.
I. Dünyada Türkiye
Türkiye kapitalist bir ülkedir. Burjuvasi ise bölgesel güc olmaya calisiyor. Fakat faaliyet alani, die USA, EU, Rußland und China gibi dogu bölgelerini egemenlikleri altina almis ülkeler tarafindan sinirlaniyor. Türkiye'nin yönetici kesimi bölgesel güç olarak kabul görülmek istiyor ama bu proje bu bölgede ve tüm dünyada giderek artan istikrarsızlık yüzünden her geçen gün daha da olasılıksız gözüküyor. Şayet gerçekçi bir durum olsaydı bile işçiler ve ezilenler, kendilerini istismar edecek ve küçük milletleri yağmalayacak olan bu projeden kazanacakları hiçbir şey yoktur.
Yönetici kesimin bu hareketleri, Akp'nin polis diktatörlüğü kurmaya çalışması ve komşu ülkelerin istikrarsız durumu bizim ülkemizin istikrarsızlaşmasına da muazzam derecede katkı sağlıyor. Bu durum hem devrimciler hem de halk düşmanları için büyük fırsatlar yaratıyor. İşçiler ve ezilenler emperyalist büyük güçlerden tam manasıyla özgürlük sağlayacak bir devrim için mücadele etmelidirler. Biz bir emperyalist üsse karşı olan başka emperyalistlerle çalışamayız veyahut onlara destek veremeyiz. Biz bölgedeki tüm insanların tam manasıyla özgür olması, dış ülkelerin hükmünden ve baskısından tamamen çıkması için mücadele ediyoruz. Friedrich Engels'in yazdığı şu ünlü söze tabiiyiz : "Başka ulusları ezen bir ulus özgür değildir."
II.
Kahrolsun Kapitalist Partiler
Kapitalist sınıf tamamen homojen bir
sınıf değildir. Çeşitli kanatları ve politik fraksiyonları
vardır. aralarındaki ihtilaf da büyük ölçüde işçi sınıfından
en çok nasıl yararlanabilecekleri üzerinedir. Kapitalist partiler
en liberalden -sınıf savaşını pasifize etmenin en iyi yöntemini
limitli demokratik özgürlükler tanımak olarak görenler- açıkça
terörist olan ve insanların iradesini güç kullanarak kırmak
isteyen faşist kanada kadar gidebilirler. Devrimcilerin kapitalist
fraksiyonları ayırmasındaki sebep herhangi birine karşı bir
sempati besliyor olması değil, onların arasındaki çatışmaları
işçilerin yararına kullanmak ve devletin nereye doğru gittiği
daha iyi anlamak içindir.
AKP
AKP alışılagelen bir kapitalist
parti değildir. AKP bir takım güçler ve politik hedefler
arasında bir denge oyunu oynamaya çalışıyor. AKP hem Türk
kapitalistlerin merkez kısımlarınca hem de ABD ve AB emperyalizmi
tarafından güvenilmez bulunuyor. Bu güvenilmezlik demek değildir
ki AKP ilerici bir role bürünmüş. AKP bu kesimlerce güvenilmez
bulunuyor çünkü arkasında belli bir popüler destek var. Bu
destek de destekçi kitlenin zamanında yıllar boyu NATO
emperyalizminin itaatkar bir enstrumanı olan ordu tarafından zulme
uğramaları, AKP'nin az da olsa antiemperyalist bir dil kullanması(
amma lakin aynı zamanda da büyük emperyalist güçleri ve
planlarını desteklemişlerdir.) ve Türkiye'nin 2000lerdeki
ekonomik büyüyüşünün AKP'ye bağlı görülmesiyle ilişkilidir.
Biz AKP'yi kapitalist, islamist, irticai bir populist bonapartist
parti olarak görüyoruz. AKP populer kitlelerce oldukça zengin bir
destek almasına rağmen -özellikle de taşradaki ve şehirdeki
fakir kesim- politikası sıkı bir şekilde irticadır. Erdoğan'ın
esas hedefi bonapartist bir polis devleti kurmaktır. Bu demektir ki
kendisini yönetici sınıfa " ulusun kurtarıcısı "
olarak göstererek çatışan sınıflar ve politik fraksiyonlar
üzerinde diktatöri bir biçimde denge kurmasını sağlıyor. Aynı
durumu uluslararası düzeye de elde etmek istiyor. Türkiye'yi ABD,
AB, Rusya, İsrail gibi değişik emperyalist devletler ve Suudi
Arabistan, İran gibi bölgesel güçler arasında denge kuran,
göreceli bir özgürlükte olan, bölgesel bir güç yapmak istiyor.
Bu durum batı emperyalizminin ve Türk
ordusu içindeki Nato generalleri bölümünün AKP hükümetine
karşı düşmanlığının temel sebebidir. Dördüncü Blok 15
Temmuz gecesi olduğu gibi AKP'yi büyük emperyalist güçlere ve
generallere karşı savunur. Eğer ki ordu bir daha kitlelere
saldırmaya çalışırsa biz sokaklarda AKP destekçileriyle
birlikte çarpışıyor olacağız. Fakat AKP'nin irticai
politikalarına hiçbir zaman destek vermemeliyiz. Devrimcilerin ana
görevi işçileri ve fakir kesimi AKP etkisinden kurtarmak
olmalıdır. Bunun için AKP'ye karşı partinin burjuvazi başkanlığı
ile alt tabakasındaki işçi, fakir kesimi ayırabilecek sosyal ve
demokratik talepler sunmalıyız.
AKP'nin politikalarını tabi ki de
eleştirmeliyiz ama bunu AKP'ye "faşist" diye kara çalan
bir bağnaz solcu kafasında yapmamalıyız. AKP ve Erdoğan faşist
değildir. Onlara karşı politik bir sempati beslediğimizden değil;
politik düşmanlarımızı tanımamızın, onlara karşı kara
çalmak adına en radikal politik terimi kullanmaktan daha önemli
gördüğümüz için böyle bir sav ortaya atıyoruz. Faşizm işçi
hareketi elebaşlarını ve ezilen insanları fiziksel olarak imha
etmek isteyen, aynı zamanda da tüm demokratik hakları yok etmeyi
amaçlayan spesifik bir politik harekettir. Erdoğan toplama kampları
olmaksızın bir başkanlı, diktatoral polis devleti kurmayı
istiyor.
CHP ve KEMALİZM
CHP Türk kapitalistlerinin ve NATO
generallerinin geleneksel partisidir. Biz sıkı Kemalizmin sıkı
gerici ideolojisine karşı politik mücadeleye girişmeliyiz.
Türkiye'nin kuruluşunda Kemalizm sıkı gericiliğe dönüşebilmek
için kararsız bir rol oynadı. 1920lerin başlarında Kemalizm
Türkiye'yi büyük güçler kendi arasında parçalamasın diye
bürokratik-milli bir mukavemet göstermiştir. Sovyetler Birliği ve
devrimciler Kemal Paşa tarafından girişilen bu anti-emperyalist
mukavemeti ve yaptığı reformları desteklemiştir. Aynı zamanda
politik hürriyetlerini korumuş ve bu anti emperyalist-devrimci
kuvvetleri güçlendirmeye çalışmışlardır. 1920lerde ise
Kemalizm'in ters ve gerici tarafı ulusal azınlıklara yaptığı
baskılarla ve komünistlere yaptığı zulümlerle daha da belirgin
olmuştur. O zamandan sonra da Kemalizm büyük emperyalist güçlere
karşı gelmekten vazgeçmiş ve onlar için sadık bir bekçi
olmuştur.
CHP'nin en büyük destekçisi
şehirlerde yaşayan Türk liberal orta-sınıftır. AKP'nin zıttı
olarak CHP işçi kitleleriyle veyahut şehir ve taşradaki
fakirlerle neredeyse hiçbir doğal bağlantısı yoktur. Lakin CHP
itiraz ettiği vakit, CHP destekçilerinin aynı 2013'de Gezi
Protestoları gibi meşru demokratik protestolara katılabilme
olasılıkları var. Bu tip durumlarda devrimciler CHP veya
Kemalizmle herhangi politik bloklaşmaya karşıdır. Lakin
demokratik haklar için sokaklarda, sıradan CHP destekçileriyle
beraber mücadele verebiliriz. Devrimciler CHP'ye karşı AKP
tarafından yapılan tüm anti demokratik saldırılara karşı
CHP'yi korur ama aynı zamanda da CHP'nin demokrasiye değil askeri
yönetime sempatisi olan bir parti olduğunu da göz önünde
bulundurur.
Biz CHP'nin sekülerizme gösterdiği
ehemmiyeti hiçbir şekilde ilerici olarak görmüyoruz. Onların
sekülerizmi türbanlı bacılarımızı aşağılamak için bahane
olarak kullanıldı. Devrimcilerin sekülerizmi her zaman zengine
karşı yöneltilmiştir ve diğer dinlerin özgürlüğüne
karışmadığı sürece tüm dinlere eşit, azami özgürlük verir.
MHP
MHP faşist cephe partisidir. MHP
ezilenleri kendi müşkülatlarından sorumlu tutan öfkeli, gerici
orta sınıfı temsil eder. Devrimciler bu faşistlere karşı
sokaklarda mücadele etmelidirler ve kinlerini yayabilecekleri
herhangi bir platformları olmadığından emin olabilmek için
gerekeni yapmalıdırlar. Biz MHP'nin faşist çetelerine karşı
mücadele edebilecek duruma gelebilmeleri için işçileri ve
ezilenleri hazırlamalıyız.
MHP AKP'nin bonapartist projesine
sokakları insanlardan temizleyerek ve parlamentoda destek çıkarak
yardımcı oluyor. MHP kendini başa geçen kapitalist partiler için
kullanışlı bir saldırı köpeği olarak takdim etmek istiyorlar.
III. Yaşasın Devrimci
Saf - Reformizme Hayır
Bu zaman kadar işçi sınıf ve
ezilenlerle fakirlerin güce gelememiş olmalarının temel sebebi bu
sınıfın devrimci olmayan önderliklerce yanlış
yönlendirilmesidir. Eğer devrim yapmak istiyorsak sınıfın
içindeki devrimci olmayan güçleri ve onların zayıflıklarını
anlayabilen hakiki bir devrimci organizasyon kurmalıyız.
HDP
HDP muhtelif politik güçlerin
ittifakını temsil ediyor. HDP reformist popülist küçük
burjuvazi parti olarak karakterize edilebilir. Kademelerine bazı
Kürt kapitalistleri olmasına karşın Hdp'nin en baskın yönü
takipçilerinin çoğunlukla işçi ve köylü/çiftçi olmasıdır.
HDP açıkça reformist bir politika sergiliyor. Bu demektir ki HDP
ne kapitalizme ne de Türk militarizmine karşı devrimci bir tutumla
savaşmıyor ve şunu da anlamıyorlar ki ancak devrimle gelen bir
işçi sınıfının ezilenler ve fakirlerle birlikte kurduğu
yönetim bu devranı döndürebilir.
HDP'nin reformist başkanlığına ve
elektoralizmine karşı güçlü bir eleştirimiz olduğu halde
onların kitleler içindeki destek aldığı kesimi biliyoruz ve
devrimciler bundan dolayı onlara karşı taleplerini
belirtmelidirler. Biz onları sınıf savaşının içine ve
demokratik haklar için, sosyal başarılar için, Kürt halkının
bağısızlığı için tutarlı bir hale çekmeye çalışıyoruz.
Devrimciler HDP'yi her türlü devlet baskısına; İslamcı, faşist
saldırılara karşı korumalıdır.Lakin aynı zamanda politik
olarak onların emperyalist yanlısı başkanlıklarına ve popular
safa (yani işçi teşkilatlarının birleşik safı ve kapitalist
sınıfın kapitalistlere tabii işçi teşkilatları kanadı)
entegre olmaya çalışmalarına da karşı çıkmalıyız. Eğer ki
HDP kapitalist bir partiyle bloklaşarak hükümete gelirse biz
HDP'den bunu bozmasını isteriz, -ve HDP yeterince güçlüyse -
güce işçilerin ve ezilenlerin topyekün seferberliğine ve
milislerle gelmelidir. Müşahhasın her durumunda belirlenmesi
durumuyla HDP için tenkitçi oy desteği sağlayabiliriz. Tenkitçi
oy desteği kitleleri partiyi seçmeye çağırıp lakin kitlelere
reformistden radikale populist partinin sınıf mücadelesinde
oynadığı haince rol için de uyarırız. Başkanlığına onu sola
itecek taleplerde bulunuruz. HDP'nin alt tabakasına "
Liderlerinizi güce hakimken sınayın ve devrimin özgürlük için
tek yol olduğunu anlayacaksınız, eğer hala bize güvenmiyorsanız
buyurun kendiniz görün " deriz.
PKK, Gerillacılık ve
APOculuk
PKK sol kanat milliyetçi, küçük
burjuvacı, gerillacı partisidir. Türkiye ve Kürdistan'daki
devrimciler Kürtlerin kendi devletlerinin olmasını da içine
alarak kendi haklarını tayin haklarını savunur. Bu hususta
kanlarını ve azimlerini ortaya koyan savaşçıların çoğunluğu
PKK/PYD/PJAK'ın Apocu liderlerini takip ediyorlar. Biz devrimciler
olarak ezilenlerin özgürleştirilmesi için canlarını verenleri,
hangi parti veya ideolojiyi savunduklarına bakmaksızın tebcil
ederiz. Biz kendi halkını özgürleştirmek çabalarken için
kurban edilen sayısız Kürt işçi ve köylüsüne saygı duyarız.
Lakin aynı zamanda biz PKK'nın yanlış
taktiklerine ve uzlaşmacı-reformist liderliğine de karşı
çıkmalıyız. 2015 yılına kadar PKK liderleri bayat bir anlaşma
için tüm silahlarını Türkiye'ye bırakmaya yelteniyordu. Bu
silahlar asker veya faşist güçlere karşı Kürtleri korumak için
lazımdı. Marxist devrimciler olarak biliyoruz ki işçi sınıfının
özgürlük mücadelelerinde ve toplumda merkezi bir yeri vardır.
Bu sebepten tüm ezilenlerin mücadelesi ezilen kitleden uzakta,
dağlarda değil şehirlerde, mahallelerde ve iş yerlerinde
olmalıdır. Eğer ki sınıfımızın ve ezilenlerin
özgürleştirilmesini gözetiyorsak bizim işçiler ve kasabalarda,
mahallelerde, iş yerlerinde seçilen halk konseylerince yönetilen
yeni bir toplum kurmamız lazımdır. Hiç bir parti işçi sınıfı
ve konseyleri yerine geçemez. Sınıfımız sadece biz devrim yapıp
gücü elimize aldığımız zaman özgürlük elde edebilir.
Böyle bir devrim izole kalmayarak er
ya da geç diğer ülkelere ve giderek tüm dünyaya yayılmalıdır.
Sosyalizm mülkün kıtlığına değil bolluğuna dayanan bir
sistemdir. Ekonomi ancak dünya ölçeğinde bolluk yaratabilir,
bundan ötürü dünyanın bir kısmında özgür bir toplum kurup
diğer yerlere de bunu canla başla aktarmamak tehlikeli bir
illüzyondur. Bize lazım olan diğer ezilenlere yapılan
adaletsizlikle de meşgul olan birleşik bir özgürlük hareketidir,
ulus bazlılık devrimci değildir.
Buna ek olarak PKK/PYD/PJAK'ın
liderliği emperyalizmle flört etmeye açıklar. Irak'ı istila eden
Amerikan kuvvetlerine hiç karşılık verdiler değil ayrıca
kendilerini İran'ı istikrarsızlaştırmak adına Amerikan
emperyalizmine bir araç olarak sunmaya çalıştılar. Bugün
PYD/YPG ABD, AB ve Rus emperyalizminden Suriye ve Irak'daki çeşitli
İslamist rakiplerine karşı destek alıyor. Ayrıca PYD/YPG Rus ve
Amerikan ordularına havalimanları vermeye de açıktır. Bu
stratejiyle Arap kitleyi arkalarına almak bir yana dursun,
kendilerini emperyalizmin erlerine dönüştürüyorlar. Biz tüm
emperyalist üslerden bağımsız bir özgürlük için mücadele
etmeliyiz. (Bu demek değildir ki politik şartlarla bağlı
değillerse devrimciler onlardan silah alamamalı.) Yine de
devrimciler PKK/PYD/PJAK'ı her türlü gerici saldırılara karşı
korumalıdır. Polislerce, orduca, faşistlerce, İslamistlerce
yapılması fark etmez. PKK'ya taleplerimizi bildirmeliyiz aynı
zamanda Kürdistanda hakiki bir devrimci partinin kuruluşunu
savunmalıyız. Lakin devrimciler PKK ile birlikte sokaklarda,
barikatlarda beraber çarpışıp birleşmiş bir saf kurmaya
çalışır, özellikle iş yerlerinde ve mahallelerde.
Bireysel Terörizm
Biz bireysel terörizme
özgürlük mücadelesinde zayıf ve üretken olmamasından ötürü
karşıyız. Sadece karşı değil hatta araçları(ordu, polis,
yüksek görevliler vs.) bastırmaya yönelik değil de sivillere
yönelikse kınarız da. Milliyetçi TAK veya Stalinist DHKP-C gibi
örgütlerce kullanılan bireysel terörizm devrimcileri kitlelerden
izole ediyor. Devlete ve baskılarına karşı savaşmalıyız fakat
bu en azından işçi ve ezilenlerin elebaşlarıyca anlaşılan
sebeplere dayandırılarak yapılmalıdır. Biz faaliyetlerimizin(
politik pozisyonumuzun değil) bizi sınıfımızdan ayırmamasına
özen göstermeliyiz.
Stalinizm
Stalinizm Ekim 1917'de işçi ve
köylülerin Rusyada kontrolü ele alıp tarihin ilk sosyalist
devrimini gerçekleştirip işçi kurdukları işçi devletinin
varlığını (yozlaştırıp) boğmuş reformizmin özel bir
formudur. Devrim izole kaldığı ve sadece işçileri -ekonomide
kale-, gelişmemiş ülke işçilerini kazanabildi, demokrasi hakim
olamadı. İmtiyazlı bir bürokrasi kökleri devlet ve parti
araçları içinde olmak üzere en baskın teşhis ile geldi, Stalin.
Stalin işçi ve köylü üzerine bir diktatörlük inşa etti ve
komünizmin devrimci ilkelerini bürokrasi politikalarına daha uygun
olur hale getirmek suretiyle değiştirdi. İşçi sınıfı üzerine
yenilgiler komünist politikada dalalet yolana saplandı.
Bolşeviklerin dünya devrimi politikası Stalin'in "tek ülkede
sosyalizm" doktriniyle değiştirildi. Fakir ülkelerdeki işçi
ve köylülere güç tanıma stratejisinin yerini devrimin milli
demokratik basamağı aldı ve işçi demokrasisi Stalinist tek parti
yönetimi oldu. On binlerce iyi devrimciler Staline karşı devrimci
bir yaklaşım göstermeye çalışırken öldürüldü.
Devrimci komünistler Stalinizmin
gölgelemelerine muhalefet oldular, hiçbiri de kapitalizmi atamadı
ve işçi sınıfını güce getiremedi.En iyi olarak kapitalizmi
olağandışı koşullarda feshedebildi (kitlelerden sola büyük
baskılar, dejenere işçi devleti, büyük emperyalizm tehlikesi)
ama bürokratik polis devletini beraberinde getirerek. Sovyetler
çöküp Çin bürokrasisi de kapitalizmi bürokratik bir şekilde
geri getirdiğinden beri Stalinist bir partinin yönetici sınıfa ve
emperyalizme karşı gelip bir işçi devleti kurması (devrimci
demokratik işçi devleti bir yana) ekarte edilmiştir.
Sadece Lenin ve Troçki'nin
geleneklerine bağlı Devrimci Komünizm ilkeleri sürekli devrimci
bir parti kurmaya muktedirdir. Böyle bir parti işçilerin ve
fakirlerin güçlerini kullanabileceği bir konsey demokrasisi
kurmaya çalışır. Tüm Stalinistler kapitalizmin bir kesimiyle
"popular saflar" kurmaya açıktırlar. Ne sebepten veya ne
zaman kurulmuş olunsalar bu popular saf denemeleri göstermiştir ki
onlar sadece devrimci işçileri tutabilmek için bahanelerdir. Eğer
işçi sınıfını burjuvaziye veya onun bir fraksiyonuna tabii
kılarsak sosyalizm için savaşmak imkansızdır.
Aynı Lenin ve Troçki'nin dediği gibi
biz devrimci komünistler "demokratik", "yeni
demokratik" veya "milli demokratik" bir devrim
basamağı için savaşmıyoruz. Bizim sınıfımız eğer ki fakir
köylüleri veya şehir fakirleriyle ittifak halinde güce gelirse
devrimin çeşitli demokratik veya ulusal görevlerini kalıcı bir
biçimde çözebilir. Kapitalizmi koruyan ve kapitalistlerin hala
güçte kalmasını sağlayan devrimin bir safhası için savaşma
onlara zaman kazandırmaktır ve sadece sosyalizme değil devrimin
demokratik ve ulusal yönlerine de ihanettir. Güney Afrika'da eğer
işçiler kendilerini hükümeti devirmemek için kısıtlarlarsa
kapitalizmin onlara neler verebileceğini görüyoruz,. "Demokratik"
kapitalizm Apartheid den gelen sosyal dengesizliği çözebilmiş
değildir, madenlerin çok uluslu şirketlerce yağmalanması
çözebilmiş değildir, herhangi reform yapmak istememektedir ve
kitlelere demokratik haklar tanımamaktadır. Sadece işçi sınıfının
yönetimi bunları halledebilir. Sürekli devrimin arkasındaki
mantık budur. Önce gücü kazanmaya başlayacağız, demokratik
problemler ve ulusal özgürlük meselelerinin çözüldüğünden
emin olacağız ve aynı zamanda sosyalist ölçüler koyacağız.
Merkezcilik
Reformizm ve devrimcilik arasında
bocalayan tüm güçleri merkezci olarak tanımlıyoruz. Sadece
sürekli devrimci bir partinin kurulu olması bizim sınıfımıza
özgürlük kazandırır. Tarih göstermiştir ki - eğer kitlelerce
ittirilse - merkezcilik sol meyillidir, bazı durumlarda güce
karışmaksızın aldatıcı bir devrimci görünüme girerler.
Devrimci Komünistlerin görevi ise merkeziyetçilerin tabanına
bizim teoride ve pratikte onlardan ne farkımız olduğunu göstermek
ve niçin bizim saflarımızda mücadele etmeleri gerektiklerini
anlatmaktır.
IV. Devrimci Faaliyet
için Program
Bu programda Türkiye'de devrimci
değişim için önerilerimizi sereceğiz. Toplumumuzu işçi ve
ezilenlerden yana çevirmek isteyen savaşçılar için somut
cevaplar sunmaya çalışacak. İşçi olarak yaşadığımız
problemlerden başlamaya çalışıp halklar olarak ve hatta bir
insan olarak yaşadığımız problemlere inerek oradan sosyalist bir
geleceğe çevrileceğiz. Devrimci Faaliyet programı yönü her daim
sosyalizmi göstermesi gereken bir pusuladır, dogma değildir ve
esnek ama prensipli olmalıdır.
1. Demokratik Hakları
Savun
Demokratik hakların savunulması ve
diktatör polis devleti ve hatta ordu diktatörlüğünün kurulumuna
karşı koymak Türkiye'deki ezilenlerin ve işçilerin verdiği
politik mücadelede takındığı esas tavırdır. Devrimciler ne
kadar küçük ve kısıtlı olursa olsun kitlelerin menfaati için
her demokratik hakkı korumalıdırlar. Biz kapsamlı demokratik
haklar için mücadele ediyoruz ama biliyoruz ki ezilenlerin ve
işçilerin olan gerçek demokrasiye de ancak kapitalizm onun güçlü
anti demokratik yönüyle kaldırıldığı vakit ulaşabiliriz.
-Belli başlı demokratik haklar için
- konuşma özgürlüğü, toplanma ve protesto özgürlüğü, neyin
basılıp basılamayacağına karışılmaması. -
- Olağanüstü hale hayır! "Terörle
mücadele" için ve vatandaşları gözetim altında tutan tüm
yasalara hayır!
-Tüm politik suçlular bırakılsın!
-Tüm gizli servisler, özel askeri ve
polis kuvvetleri feshedilsin ! İşçi ve Kürt hareketi
kontrolündeki bir komite tarafından kendi halkına kumpas kurmaya
çalışan, özellikle Kürt bölgelerinde kitlelere karşı suç
işlemiş olan ordudaki generaller ve polis kuvvetlerindeki
görevliler arındırılsın!
- Demokratik olmayan "Cumhurbaşkanlığı"
feshedilsin!
- Yargıçlar seçilmeli ve
mahkemelerde juriler olmalı! (juri üyeleri işçi sınıfı içinden
seçilmeli)
- MHP'li faşist cephelilere demokratik
platformda yer yok ! Bu tehlikeye kaşı halkın kendini koruması
lazımdır, onları sokaklarda işçilerin ve ezilenlerin girişeceği
geniş bir anti faşist hareket seferberliğiyle alt etmeliyiz!
- HDP vekillerinin dokunulmazlığı
geri verilsin ! %10 barajı kalkmalı, politik bir parti TBMM'de
temsilci tutturabilecek kadar oy almışsa TBMM'ye girebilmelidir.
(Bu tüm geçerli oyların550'ye bölünmesi demektir.)
- Halk komiteleri ve militanların
olacağı devrimci bir kurucu meclis olmalıdır. BU kurucu meclis
işçilerin ve fakir kesimin menfaatine bir anayasa hazırlamalıdır.
2.İşçi Hakları İçin
Biz devrimci işçiler
olarak daha iyi yaşam koşulları ve sınıfımızın gerek ekonomik
gerek politik alanda daha güçlü hale gelmesi için savaşıyoruz.
Eğer iş dışında organize olabilir ve çalışabilirsek daha iyi
bir gelecek inşa edebiliriz. Toplumumuzdaki tüm ürünleri ve
zenginliği yapan bizleriz, bundan dolayı bu zenginliğin ne için
kullanıldığına da kara vermek hakkımızdır.
- Daha kabul edilebilir
maaşlar almalıyız! Asgari ücret 2500 TL olmalıdır! İşçilere
haftada 40 saat, yılda 20 gün tatil verilmelidir! İş yeri
hakları ve güvenliği azami derecede olmalıdır!
- Zengin ve yabanı
kapitalistlerce finansörlüğü üstlenilecek, işçi ve fakir
sınıfların azami derecede istifade edebileceği halk sağlığı
hizmetleri, eğitim ve emeklilik ücretleri olmalıdır!
- Zenginler tarafından
finanse edilecek olan işsizliği bitirmek için kamu programları
olmalıdır ! Haydi okul, sosyal konutlar ve yollar yapalım.
İşçileri sosyal programlara aktarın !
- İşçiler merkezi
endüstriyi kontrol ediyorlar! (limanlar, kamu taşımacılığı,
fabrikalar, madenler vs) Patronlar tarafından kapatılan tüm
işyerleri işçiler tarafından işletilmeye devam edilmeleri ve tüm
borçları silinmelidir!
- Tüm çok uluslu
şirketler işçilerin idaresinde ulusallaştırılmalı! Böyle
şirketlerce sahip olunan yerler fakir köylüler arasında
dağıtılmalıdır!
- Tüm bankalar
çalışanlarının kontrolünde olacak bir merkez bankası
olmalıdırlar!
- Paralarını vergi
cennetinde saklayan herkesin zenginliği kamulaştırılsın ! 20
Milyon TL den daha fazla zenginliği olanların zenginliği
kamulaştırılmalıdır!
- Tüm borçlar silinsin
! Finans köpeklerine milyonlar ödemeye devam etmeyeceğiz!
3. Militan, Demokratik
İşçi Sendikaları İçin
İşçiler için daha iyi bir gelecek
adına savaşılmasında ana araçlardan birisi de sendikalardır.
Lakin sendikalar parçalanmış ve bürokratik olarak organize
olmuşlardır. Sendika liderleri işçilerle ilişiğini kesmiştir,
onlar tabanlarının hayat koşularını daha iyi yapmaktansa
devletle ilişkileri iyi tutmaya bakıyorlar. Devrimciler tüm
sendikaların bir merkezi sendikada birleşmesi ve onun içinden de
devrimci bir fraksiyon kurmak adına savaşırlar. Biz sendikaların
hem küçük bile olsa işçileri ekonomik ve politik talepleri için
hem de işçileri sosyalist bir geleceğe hazırlaması, organize
etmesini istiyoruz. Aynı zamanda sendikalar DİSK'in yaptığı gibi
genel grev sloganlarıyla oynamamalıdırlar. Biz durum gerektirdiği
zaman genel grevi destekliyoruz. Harcın içine böyle kışkırtıcı
bir şey karıştırılması sadece işçi sınıfı bunu
uygulayabilecekse mantıklıdır. Eğer durum bunu gerektirmiyorsa ve
işçi sınıfı bizim çağırımızı desteklemiyorsa sınıf
dengesini kendimize doğru çekemeyiz. Daha çok genel grevin
patlayıcı yapısını törpülemiş oluruz böyle yapmakla.
- Herhangi sendika görevlisi normal
bir işçi ne kadar maaş alıyorsa o kadar almalıdır!
- Genç, kadın, Kürt işçileri de
dahil ederek küçük işyerlerinde organize için girişken
olmalıyız!
- Düzenli olarak bir araya gelen ve
kendileri için temsilci seçebilen taban komiteleri her iş
yerlerinde olmalıdırlar!
- Sendikalar patronlardan ve devletten
bağımsız olmalıdırlar ! Sınıf savaşında kendini kanıtlamış,
çevresince sevilen sıradan işçiler sendikalardaki bürokratik
liderlerin yerine gelmelidirler!
4.Tüm İnsanlara
Özgürlük
Türkiye'deki politik ana politik
durumun birisi de Türk devletinin, faşistlerin, kapitalistlerin
baskılarına karşı Kürt işçi ve köylülerinin direnmesidir.
Kürdistan'daki ve Türkiye'deki devrimciler Kürt halkının
bağımsızlığına şartsız destekçidir.Fakat bu bağımsızlığın
yolu da bölgedeki tüm ezilenlerin enternasyonal bir mücadelesidir,
Kürt milliyetçiliğinin emperyalizmle flört etmesi değildir.
Ülkedeki tüm ulusal, dini azınlıkların özgürleştirilmesi
taraftarıyız. Lazlara, Gürcülere, Araplara, Romenlere,
Ermenilere, Azerilere, Tatarlara ulusal ve demokratik haklar!
Alevilere, Şialara, Sufilere, Hristiyanlara, Yahudilere eşit dini
haklar, Müslümanlara "seküler" ayrımcılığa hayır!
(Okullardaki, kamudaki, üniversitelerdeki türban yasağı)
Sosyalizm ve dine inanmak herhangi aykırılık yaratmaz, eğer işçi
sınıfı iktidara gelirse bizler dinini yaşayan kimseyi
kısıtlamayacağız ve onlara azami dini özgürlük tanıyacağız.
Biz devrimciler olarak 1915'deki Ermeni
soykırımını tanımıyoruz. Esasen devrimciler bu sefer ona karşı
mücadele ediyor. Devrimciler olarak her türlü bağnaz ve
milliyetçi saldırıya karşı savaşıyoruz. Lakin Batı
emperyalizminin soykırımı gündemi olarak kullanmasına karşıyız.
Alman emperyalizmi toplu katliamların güçlü bir şekilde
içindeydi. Şimdi Alman emperyalizmi Türkiye'ye baskı kurmak
amacıyla Ermeni soykırımını tanıyor ama Herero ve Namaka
halklarına yapılan soykırımdan yaptıkları soykırım hususunda
çenelerini kapalı tutuyorlar. Biz ve Alman devrimcileri böyle bir
iki yüzlülüğe karşıyız.
- Kürt kardeşlerimize karşı yapılan
devlet terörizmi dursun! Türk ordusu, polisi ve gizli servisi
Kürt bölgelerini terk etsin!
- Tüm ulusal azınlıklar için
özyönetim ve bölgesel otonomi verilsin!
- Kürt kardeşlerimizi saldırılara
ve baskılara karşı korumalıyız!
- Konuşulan tüm diller okullarda ve
üniversitelerde öğretilmelidir ! Ulus azınlıkları korumak adına
bulundukları yerde eğitim iki dille yapılmalıdır.
- Tüm insanlara azami ulusal haklar!
Hiçbir ulusun bayramlarına ve geleneklerine diğerlerinin
özgürlüğünü kısıtlamak şekilde olduğu sürece
karışılmayacak!
- Tüm dinlere azami özgürlük!
Herhangi bir dinin uygulanmasına karışılmayacak! Lakin din ve
devlet işleri ayrı olacak ve belli bir dine kamu finansından
destek sağlanmayacak.
- Kürt bölgelerinde referandum
olacak! Bu referandumda Kürtlere Türkiye'den ayrılmak isteyip
istemedikler ve ya otonom olup olmak istemedikler sorulacak. Biz bu
akan kanı durduracak bu referandumu talep ediyoruz!
-İşçilerin ve köylülerin yönettiği
bir Kürdistan!
- Türkiye'deki ve tüm bölgedeki
insanlar için dayanışma! Orta Doğu'nun hür sosyalist devleti
için! Sadece böyle bir federasyonla baskıları yenebiliriz!
5.Kadınlara ve
Gençlere Eşit Haklar
Kadınlar ve gençler sınıfımızın
aşırı sömürülen spesifik kesimidir. Kadınlar neredeyse
insanlığın varoluşundan beri sistematik olarak eziliyorlar. Bu
onlara özgürlük mücadelesinde önemli bir rol biçiyor ve biz
adaletin onlara hizmet ettiğinden emin olmalıyız. Ayrıca
eşcinsellerin ve cinsi azınlıkların uğradığı zulüme karşı
mücadele etmeliyiz. Devrimin saflarında adaletsizliğe yer yoktur.
- Eşit işe eşit maaş verilmeli !
- Devrimci bir eğitim reformu
gelmelidir! Tüm çocuklara eğitim ücretsiz olmalıdır! İşçi
sınıfının çocukları için üniversite açılmasının
mücadelesi verilmelidir!
- Çocuklu kadınların çalışabilmesi
veya okuyabilmesi için dini eğitimden uzak, kamusal anasınıfları
ve günlük bakım verilmelidir!
- Kadınlara karşı şiddete hayır!
Kadınlar tarafından yönetilen kadın sığınma evleri kurulmalı!
- Herkes için eczanelerde,
doktorlarda, hastanelerde mevcut ücretsiz doğum kontrol!
- Kürtaj kadının kararıdır! Kürtaj
yaptırmak isteyenlere karşı tüm kısıtlamalara hayır! (kocanın
veya ailenin rızası veya neden belirtme) Kürtajlar güvenilir
olmalıdır!
6.Fakir Köylü ve Tüm
Fakirlerin Hakları İçin
İşçi sınıfı tüm
ezilenler ve fakirler için savaşır. Fakir köylü, şehirdeki
fakirler ve küçük dükkan sahipleri devrimden istifade edecek olup
işçi sınıfının dostudur. Ezilenleri ve fakirleri programımızın
etrafında toplamak işçi sınıfı temelli bir devrimci parti
kurarken bizim görevimizdir.
- Evsizler ve kötü durumda yaşayanlar
için kamu evleri kurulmalıdır!
- Devlet küçük dükkan sahipleri ve
köylüler için ucuz krediler vermelidir.
- Büyük toprak sahiplerinin
toprakları fakir köylü arasında bölüştürülmelidir! Organize
köylü komitelerince reformlar yapılmalıdır!
- Su tarım için adil ve demokratik
bir yolla köylü komitelerince dağıtılmalıdır!
7. Enternasyonal
Dayanışma İçin; Kahrolsun Emperyalizm
Bizim sınıfımız, işçi sınıfı
enternasyoneldir; sınırlarla bölünemez. Tüm işçiler dünya
çapında emperyalizm ve kapitalizmin yenilmesi görüşündedir. Tüm
dünyada ezilen kitlelerin baş düşmanı emperyalist ülkelerin
yöneticileri ve onların uşağı olan yarı sömürge devletlerdir.
Kapitalizmi ve ezilenlerin, işçilerin yönetme mücadelesi
birbirinden ayrılamaz. Biri diğerinin başarısı için elzemdir.
Herhangi bir ülkede emperyalizme karşı elde edilen bir zafer tüm
dünya genelinde ezilenlerin elde ettiği bir zaferdir.
Geçtiğimiz on yıllarda Çin ve
Rusya'nı emperyalist büyük güçler olarak yükselişine şahit
olduk. ABD emperyalizminin gerilemesi böyle bir olaya kapı açtı.
Biz devrimcinin herhangi bir emperyalist güce destek vermemsi
prensibinin arkasında duruyoruz; hiçbir emperyalist blok veya güç
diğerinden daha az gerici değildir. İşçi sınıfının görevi
batıda ve doğuda mücadelemizi emperyalist güçlerden çözmektir.
- Militarizme hayır! Türkiye NATO'dan
çıksın! Tüm yabancı askerler atılsın ve ABD, AB
emperyalizmlerince kullanılan üsler kapatılsın!
- Hiçbir emperyalist saldırıya
destek veya yataklık yok! Aparteid devlet İsrail ile tüm ekonomik
ve askeri ilişkiler acilen kesilmelidir!
- Emperyalist Avrupa Birliğine
katılınılmayacak!
- Emperyalist savaşlara hayır! Suriye
ve Irak'a ABD,AB,Rus müdahalesine hayır!
- Rojava'yı IŞİD, Türk ordusu ve
emperyalizme karşı korumalıyız!
- İşçi ve fakirler için özgür
Çeçenistan!
- Arap Baharıyla dayanışma! Esad ve
emperyalizme karşı Suriye devrimini savunuyoruz ama burjuva ve
İslamist liderliğe hayır! Filistin'deki İntifada için zafer!
Siyonist Aparteid rejim kırılsın, anti Siyonist Yahudiler ile
dayanışma! Yemen'i Suudi saldırganlığına karşı savunuruz!
Mısır'da General Sisi'ye karşıyız, Arap dünyasından krallar ve
diktatörler atılmalıdır! Kahrolsun mezhepçilik! Halk kitleleri
IŞİD'i yenmelidir.
- Avrupa'daki işçiler ve göçmenler
için zafer! Kemer sıkmaya mücadelelerine karşı Yunan işçileriyle
omuz omuza beraberiz! Kahrolsun Avrupa'daki Müslüman göçmenlere
ırkçılık ve Türk şovenizmi!
- Açlık ve savaştan kaçan
mültecilerle dayanışma! Sınırları açın! Avrupa'daki Türk
göçmenlere tam eşitlik! Nerede çalışacağımıza veya
yaşayacağımıza biz kara veririz, kapitalist devletler değil!
8. Devrime Giden Yol
Yaşanacak bir geleceğin tek yolu
kapitalizmi sosyalist devrimle atmaktır. Sosyalist devrim toplumun
tüm ezilen ve fakir tabakasına haklarını verecek ve milliyetçi
tehdidi süpürecek, gerçek dayanışma ve özgürlük getirecektir.
Sosyalizm insan kitlelerinin katılımı ve azami demokratik haklar
tabanlı kurulacaktır, Stalin'in kurduğu tutucu diktatörlük gibi
olmayacaktır. Lakin bunu başarabilmek için savaşmalıyız. Büyük
güçler, yönetici sınıf, ordu veya polis bir kenara çekilip
kitlelerin onların ayrıcalıklarını kırmasını ve toplumu
değiştirmesini izlemeyeceklerdir. Tüm imkanlarıyla
saldıracaklardır ve bu şiddeti durdurabilecek olan ezilenlerin
organizesi, silahlılığı ve adanmışlığı olacaktır,
zalimlerin vicdanı değil.
- İşçi ve ezilenlerden milisler
kurulacak! Hizmet edenler mahallelerde seçilecek ve eğer yanlış
hareket ederlerse geri alınacaklardır!
- Bireysel terörizm veya gerillacılığa
hayır! Sosyalist devrim silahlı kitlelerin genel grevle birlikte
ayaklanmasıdır, izole faaliyetler değil! Sosyalizme parlamenter
yol yoktur!
- İşçi, köylü, fakirler ve
gençlerden oluşan konsüllerce(sovyet) hükümet oluşturulmalıdır.
Bu konsüller iş yerlerinde, kasabalarda, mahallelerde kurulmalıdır;
ezilenlerin düzenli olarak temsilcilerini seçtikler demokratik
kitle toplantılarına dayanmalılardır. Gelecekteki bir işçi
devletinde yönetici normal işçiden farklı ayrıcalıklara sahip
olmayacaktır. Güçlerini kötüye kullandıkları zaman veya yanlış
temsil yaptıkları zaman işçilerin temsilcileri görevlerinde
alınabilirler.
- Yaşasın Orta Doğu ve Avrupa'da
işçi ve köylülerin sosyalist cumhuriyeti! Yaşasın dünya
devrimi!
9. Hakiki Devrimci
Parti Kurulmalıdır
Devrimler gelir geçer ama başarılı
devrimler yapılırlar! Küçük komplocu topluluklarca değil de
politik bilinçli kitlelerce. Kitleler eğitilmeli ve
yönlendirilmelidir, bizim kapitalist basının yalanlarına ve
ordunun, polisin silahlarına karşı koyabilecek güce ihtiyacımız
var. Bu güç devrimci dünya partisidir!
Biz RCIT'nin Türkiye ayağı olan
Dördüncü Blok olarak hem vatanımızda hem de dünyada böyle bir
parti kurmaya kendimizi adadık. Bu süreç sadece konuşmayla değil
ezilen kitlelerin ve diğer devrimcilerin birleşik mücadelesiyle
ilerler. Bu mücadelede kendi partimizi kurmalıyız. Tüm ciddi
devrimcileri geçen yılların sınıf mücadelesiyle alakadar
derslerini dinlemeye ve kendi konsüllerini kurmaya çağırıyoruz.
Biz tarikatçılığı ve oportünizmi reddeden hakiki bir devrimci
saf birleştirmeye mücadele ediyoruz.
Hakiki devrimci bir parti HDP veya
SYRIZA gibi çok köklü birlikler değildir, doğal ve açık bir
programın temelinde bir güçtür. Devrimci parti işçi sınıfında
özellikle de en fakir ve ezilen yerlerinde yerleşecektir. İçinde
demokratik tartışmalar olacak, dışına da demir gibi olan
disiplinini gösterecektir.
Sosyalizmsiz gelecek olmaz!
Devrimci partisiz devrim yapılamaz!